Evdeki "Muhteşem Yüzyıl" ın dünkü bölümleri birçok izleyici için zorlaştı ve elbette çoğu televizyon ekranının önünde mendille oturuyordu.
Kendi babasının nasıl böyle bir karar verebileceği ve hatta infazda nasıl bulunabileceği kafamda uymuyor. Hükümdarın haykırışlarından daha az etkilenmese de:
- Hızlı hızlı!
Hangisi daha hızlı, sorduğum için üzgünüm? Çocuğunuzun canını almak mı?
Ancak bu yazıda infazın kendisinden değil, mektuptan bahsedeceğiz.
Mustafa, hükümdarın askeri kampına gitmeden önce çadırında “geleceğe” bir mektup yazdı. Babasına güvendi ve efendinin ona ihanet etmeyeceğinden emindi. Ama olayların başka bir sonucuna hazırdı, bu yüzden idam edilirse hükümdarın eline geçmesi gereken bir mektup yazdı.
Mustafa mektupta babasına olan sevgisinden ve bağlılığından ve ayrıca kendisine asla ihanet etmediğini ve ona ihanet etmeyeceğini söyledi. Babasına da bir zamanlar birbirlerine söz verdiklerini hatırlattı: Mustafa babasına ihanet etmeyecek ve hükümdar onu idam etmeyecek.
Mustafa sözünü tuttu ama lord tutmadı. Ve şimdi elleri günah içinde, masum bir ruhu yok etti.
Diziye bakılırsa, Süleyman gerçekten açıklama şansı bile olmayan kendi çocuğunun canını aldı.
Süleyman'ın bu kararı vermesinin o kadar zor olduğunu sanmıyorum, çünkü Mustafa'nın yerinde başka bir oğul (özellikle Mehmed) olsaydı, böyle bir emir vermezdi.
Üzücü olan da bu mektubu okuduktan sonra bile Süleyman, Mustafa'nın küçük oğlunu idam ettirmeyeceği için yaptıklarından pişmanlık duymadı. Ama bu tamamen benim fikrim.