Osmanlıların köleliğine düşen Alexandra, kadere katlanmak niyetinde değildi ve haremdeki hoşnutsuzluğunu mümkün olan her şekilde dile getirdi. Ancak Nigar-Hatun, köleye padişah olmak istiyorsa itaat etmesi, iyi çalışması ve padişaha bir varis doğurması gerektiğini anlatabilmiştir.
Alexandra bir köle olarak kalmak istemedi, bu yüzden hükümdarın odalarına girmek için bir şeyler yapmaya karar verdi.
Genç padişah haremden geçerken Alexandra, tüm kurallara aykırı olarak başını kaldırdı ve padişaha ismiyle seslendi. Ancak bu bile Rus köle için yeterli görünmüyordu. Alexandra, tüm haremin önünde Sultan'ın kollarına düştü. Sonra onun kollarında bilincini kaybetti.
Alexandra, Süleyman'ın onu fark etmesini ve hatırlamasını istedi. Ve yolunu buldu. Genç padişah bütün gün Rus kölesini düşündü ve akşam halvette ona mor bir fular attı.
Alexandra ilk zaferini kazandı - padişahın dikkatini kendine çekmeyi ve odalarına davet almayı başardı. Sadece Padişah Valide, Rus kölesinin oğlunun kalbini ele geçirmek istediğini öğrenmiş ve ona bir ders vermeye karar vermiştir. Geceleri, Alexandra yerine, ana cariyesi Mahidevran, hükümdarın odalarına girdi.
Valide, köle kadına yerini gösterebilmiş ama Süleyman onun adına karar verilmesine izin veremezdi. Bu kararları annesi verse bile. Ertesi gece Süleyman istediği köleyi odasına aldı. Alexandra, Sultan'a ilk görüşte aşık olur ve aşkı karşılıklıdır.
Asırlık geleneklerin aksine, Sultan kutsal Perşembe gecesini ana cariye Mahidevran ile değil, yeni bir isim verdiği Rus kölesi - Khyurrem ile geçirdi.
Alexandra Anastasia Lisowska, hükümdarı güzelliği ve neşeli mizacı ile büyüledi ve hemen gücünü hissetti. Şimdi Alexandra Anastasia Lisowska için efendisinin sevgili ve tek cariyesi olmak ve elbette oğlunu doğurmak önemliydi.
